30 Haziran 2012 Cumartesi

ZEYTİNYAĞLI SEMİZOTU YEMEĞİ




     Ege zeytinyağlı lezzetleri ve otlarıyla ünlüdür. Özellikle kış ve bahar aylarında pazarlar görülmeye değer. Her köşesinden yeşilin ayrı tonu fışkırır, hangi otu alacağınızı şaşırırsınız. Ya da benim gibi hepsinden alır ve sonra evde ot yıkarken kendi kendinize söylenirsiniz :))
   Mevsim yaza dönüp tarlalar sararmaya başladı mı otlar da birer birer eksilmeye başlar tezgahlardan. Diğerleri veda ederken semizotu çıkar sahneye. Bahsettiğim tarımı yapılan semizotu değil, yabani semizotu. Tarla sahiplerinin yaka silktiği, yol kenarlarında, saksılarda bulduğu bir avuç toprakta yaşayan kırmızı köklü küçük yapraklı semizotu. Bazı yörelerde pirpirim otu diye de bilinen bu hafif ekşimsi lezzet bizim evde pek bir sevilir.
      Bu gün pirinçli semizotu tarifi veriyorum ama bulgur da çok yakışıyor bu yemeğe. Bulgurlu semizotu tam bir diyet yemeği oluyor.

     ZEYTİNYAĞLI SEMİZOTU YEMEĞİ

     1 demet semizotu
     1 orta boy soğan
     1-2 diş sarımsak
     1-2 domates 
     2 çorba kaşığı pirinç veya pilavlık bulgur
     zeytinyağı
     bi tutam tuz

     1-Semizotunu ayıklayıp yıkayın. Süzgüye alıp fazla suyunu süzdürün.

     2-Geniş bir tencereye ince kıyılmış soğanı, sarımsakları koyup üzerine semizotunu ilave edin.

     3-Soyulup küçük küçük doğranmış ya da rendelenmiş domatesleri, zeytinyağı ve tuzu ekleyin.

     4-En üste pirinç ya da bulgur serpin, kısık ateşte semizotunun sapları yumuşayana kadar pişirin.


29 Haziran 2012 Cuma

DOMATESLİ KÖZ PATLICAN SALATASI


     Bostan patlıcanının mevsimi geldi, köz kokulu patlıcan salatalarının da. Patlıcanı en güzel közleme şekli ya mangalda ya da direk ocak üzerinde közleme işlemini yapmaktır. Çünkü patlıcanlar harlı ateş üzerinde közlenmezse kısa zamanda kararıyor. Bu nedenle fırında yapılan közleme işlemi de genellikle başarısız oluyor. Pek çok restoranda yediğimiz patlıcanlı salata ve mezelerde bu köz kokusunu alamama nedenimiz ise patlıcanların derin yağda kabuğuyla birlikte kızartılıp soyulması. Rengi bembeyaz olsa da koku ve lezzeti eksik kalıyor.En çok yoğurtlu ezmesi yapılsa da domatesli  patlıcan salatasının yeri de bir başka bizim evde. Yapımı çok kolay olan bu salatayı denemek isterseniz işte tarifi. 

   * Patlıcan direk ocak üstünde közlerseniz; hem daha beyaz kalır, hem de köz kokulu olurlar.

    *Elektrikli cam ocaklarda da patlıcanlar çok güzel közleniyor.

    * Kırmızı biberleri ise önceden kızdırılmış 200-250 derece fırında közleyebilirsiniz.

   *Közlenen patlıcan ve biberlerinizi kolay soymak için; üstünü folyo ile kapatarak bir süre bekletin.


     KÖZ PATLICAN SALATASI

     2 tane bostan patlıcanı
     2 tane domates
     1 orta boy salatalık
     1-2 tane biber
     1 diş sarımsak
     1 soğan
     yarım limon veya  nar ekşisi
     zeytinyağı
     bi tutam maydanoz
     bi tutam tuz

     1- Patlıcanları közleyin bir tabağa alın ve üzerini alüminyum folyo ile örtüp on-on beş dakika kadar bekletin. (Kolay soymak için.)

     2- Soyduktan sonra küçük parçalara kesin. Kış için dondurmak isterseniz bu aşamada dondurucuya koyabilirsiniz.

     2-Sarımsağı ezin,domatesleri ve salatalığı soyup doğrayın. Biberleri közleyerek ya da çiğ olarak doğrayıp ilave edin.

     3-Zeytinyağı, nar ekşisi ya da limon suyunu ve tuzu ilave ederek tüm malzemeleri hafifçe karıştırın.

     4-Soğanı piyaz şeklinde doğrayın. Servis tabağına alınan salatanın üzerine doğranmış soğanları ve kıyılmış maydanozu serperek servis yapın. Afiyet olsun.

28 Haziran 2012 Perşembe

HAVUÇLU KEK

   
     
     Bizim evin havuçlu kekini yaptım bu gün. Bu tarifi bir arkadaşımdan alıp yapmaya başlayalı sanırım 20-25 yıl oldu. Her yaptığımda çok güzel oldu ve beni hiç mahcup etmedi. İkram ettiğim herkes tarafından çok beğenildiği için hiç değiştirmeden bunca yıl uyguladığım tarifi sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım siz de yapar ve bizim kadar seversiniz onu.
   

      HAVUÇLU KEK

     3 yumurta
     1 su bardağı şeker
     3 su bardağı  rendelenmiş havuç
     1,5 su bardağı iri dövülmüş ceviz
     1 su bardağı sıvı yağ
     3 su bardağı un
     1 paket kabartma tozu

     1- Yumurtalar ve şekeri çırpın.

     2- İçine  rendelenmiş havuçları, dövülmüş cevizi ve sıvı yağı ekleyin.

     3- Un ve kabartma tozunu ilave ederek karıştırın, yağlanmış unlanmış kalıba dökün.

     4- Önceden 160 derece ısıtılmış fırında 35-40 dakika pişirin. Soğuyunca dilimleyip servis yapın.

     *Bu kekin içine tarçın, portakal kabuğu, vanilya, hindistan cevizi gibi ilaveler yaparak değişik tatlar elde edebilirsiniz. Biz bu halini de çok seviyoruz.


27 Haziran 2012 Çarşamba

ZEYTİNYAĞLI TAZE BÖRÜLCE YEMEĞİ



   
     Hemen herkes zeytinyağlı taze fasulyeyi sever. Biz Ege'de taze börülceyi de tıpkı taze fasulye gibi pişiririz. Kendine özgü lezzetiyle denemeyenlere tavsiye ederek tarifini paylaşmak istiyorum.

     ZEYTİNYAĞLI TAZE BÖRÜLCE

     1 kg taze börülce
     1 orta boy soğan
     3-4 adet domates
     yarım çay bardağı zeytinyağı
     bi tutam tuz

     1-Börülceleri yıkayıp ayıklayın. Soğanı yemeklik doğrayın.

     2- Domatesleri soyup küçük küçük doğrayın veya rendeleyin.
 
     3- Tencereye yağı ve soğanları alıp hafifçe pembeleşene kadar kavurun.

     4- Domatesleri, tuzu ekleyip kısık ateşte börülceler yumuşayana kadar pişirin.


26 Haziran 2012 Salı

AVUTMA SALATASI

   
    Bu gün sizlerle tadı kadar adı da ilginç bir salata paylaşacağım. İzmir'in Bayındır ilçesinden olan aile dostlarımızdan öğrendiğim "avutma". Akşam yemeği yapamayan bayanların, kocasını avutmak için son anda yaptığı bir yemek olduğu için bu ismi almış :)) Özellikle sıcak yaz günlerinde serinleten, ferahlatan bana göre salata ama yanında sıcak  ekmek ve kaşıkla yemek de olabilen harika bir lezzet. Yoğurtlu domates salatasını yazmış demeyin önce deneyin sonra karar verin.
     Şu mevsimde topraktan yeni çıkan çıtır çıtır soğan yumruları bu salataya özel bir lezzet veriyor. Ben soğanı bol seviyorum, siz damak tadınıza göre azaltabilirsiniz ama az da olsa mutlaka koymanızı tavsiye ederim.

     *Tarifi aldığım dostlarım soğan yerine lor peyniri  koyarak kahvaltıda da tüketiyorlar.


     AVUTMA

     2 orta boy domates
     1 salatalık
     1 kuru soğan
     1 kase süzme yoğurt
     2 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
     bi tutam tuz

      1- Domateslerin kabuklarını soyun ve doğrayın. Salatalıkları ve soğanı doğrayın.

      2- Yoğurdu ve zeytinyağı ilave edin. Yoğurdun kıvamı çok sert ise normal yoğurtla karıştırın.

      3- Servis yapmadan hemen önce tuzunu koyup karıştırın ki salatanız sulanmasın.

 

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA (NAZARKÖY)



   
      Komşularım Çiğdem ve Ayşe Hanım ve küçük Pelo'muzla yolumuz İzmir-Kemalpaşa'ya düştü. Beni davet ettiklerinde gidip gitmemekte tereddüt ettim önce ama iyi ki gitmişim. Hayat bazen sürprizler hazırlar bize, mutluluk veren şaşırtan. Bizim de şansımıza nazar boncuklu bir köy çıktı.
     Kemalpaşa ilçesinin küçük bir köyü varmış, eski adıyla Kurudere yeni adıyla Nazarköy. Çok şirin,yemyeşil, minicik bir köy. Nazarköy'de kristal boncuk yapan altı atölye var.Eskiden yirmi beş olan sayı gittikçe azalmış.
     Sıcak mı sıcak bir yaz gününde ateşin karşısında her gün sekiz saat çalışarak nazar boncuğu yapıyor ustaları. Kış aylarında soğukta işlerinin daha da zor olduğunu söylüyor ve ellerindeki çatlak izlerini gösteriyorlar. Sadece toptancılara mal vermeye devam ederlerse köyde bu işin sonunun geleceğinden ve seslerini duyuramamaktan yakınıyorlar.
     "Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. "Yolunuz düşerse (ya da düşürün lütfen) bu şirin köye uğrayıp güzel boncuklardan alın. Alın ki bu el sanatımız da bir çokları gibi yitip gitmesin.



22 Haziran 2012 Cuma

ZEYTİNYAĞLI KABAK YEMEĞİ




     Kabağa olan aşkımı beni tanıyan herkes biliyor. Bu aşk ne zaman başladı hatırlamıyorum ama her geçen gün kuvvetleniyor. İnsan pazardan bir sebzenin kaç çeşidini alır bilmem ama ben tüm kabak çeşitlerinden alıyorum. Yaz boyu her hafta bu böyle devam ediyor.
     Sonbahar gelip bahçe kabaklarına veda edince de bal kabağı bizim mutfaktan eksik olmuyor. Bu sevgimden herkesin haberi olduğu için bana her kış kocaman bal kabakları hediye geliyor. Karaburun'dan, Balıkesir'den, Seferihisar'dan tüm arkadaş ve akrabalardan gelen dev kabaklar. Tek başımıza tüketemeyeceğimiz için her kesilen kabak komşularla paylaşılıyor. Bu sevgi herkese aşılanıyor :))
    Bal kabaklı tarifler kış gelince, şu an çıtır çıtır bahçe kabaklarının tam mevsimi. Sıcak havalarda soğuk ya da ılık yenen zeytinyağlı  kabak yemeğini paylaşmak istiyorum şimdi.
 
     *Kabağa sarımsağı çok yakıştırıyorum. Pişen sarımsak çiğ sarımsak gibi rahatsız etmediği için  ben bol kullanıyorum. Yemek istemeyenlerin ayırabilmesi için doğramadan diş diş ilave ediyorum. Sarımsak sevmiyorsanız miktarı azaltın ya da hiç koymayın.
 
      *Ben kabağı soymadan kullanırım, siz isterseniz soyarak yapın.

      * İsterseniz 2 çorba kaşığı pirinç ilave edebilirsiniz.

     *Kabak çok su salan bir sebze, bu nedenle hiç su ilave etmeden kısık ateşte pişirin.

     *Pişerken şeklinin bozulmaması için kaşıkla karıştırmayın.

     *Piştikten sonra tenceresinde soğuyup dinlenmesine izin verirseniz daha lezzetli oluyor.

 
     ZEYTİNYAĞLI KABAK

     3-4 tane orta boy kabak
     1 büyük soğan
     5-6 diş sarımsak
     2 büyük domates
     1 tatlı kaşığı salça
     3-4 kaşık zeytinyağı
     bi tutam tuz

     1- Soğanı yemeklik doğrayıp, kabakları istediğiniz şekilde kesin.

     2- Domateslerin kabuklarını soyup küçük doğrayın ya da rendeleyin.

     3- Dereotu hariç tüm malzemeyi yayvan bir tencereye koyup iyice karıştırın.

     4- Bir daha karıştırmadan kısık ateşte kabaklar yumuşayana kadar pişirin. Soğumaya bırakın.

     5- Oda sıcaklığına gelen yemeğinizi servis tabağına alıp üzerine kıyılmış dereotu serpin.
   
   
   

21 Haziran 2012 Perşembe

FINDIKLI, UNSUZ KURABİYE




     Çağımız hız çağı, çoğumuzun mutfakta geçireceği fazla zamanı yok. Ya da zamanımız olsa bile, tüm vaktimizi yemek yapmaya harcamak istemiyoruz. Ben de mutfakta saatler harcamayı sevmeyenlerdenim ve mutfağımda da pişenlerin hemen hepsi son derece pratik tarifler.
     İşte bu gün paylaşmak istediğim kurabiye tarifi de onlardan biri. Çok kolay yapılan, içinde un olmayan, çayın ya da kahvenin yanında ikram edilebilen, kapaklı bir kavanozda uzun süre saklanabilen minik fındık kurabiyeleri.
      Komşum Figen abladan öğrendiğim kurabiye, dövülmüş fındıkla yapılıyor ama ben bademlisini de denedim tıpkı badem ezmesi gibi oldu. Yapması kolay, ancak ölçülere ve pişirme süresine sadık kalındığında başarılı sonuç alınıyor. !
   
     *Ele çok yapıştığı için şekil verirken zorlanırsanız elinizi hafifçe ıslatabilirsiniz.

    * Eğer evinizde mutfak tartınız yoksa fındığı ya da bademi alırken tam 300 gram olarak alın.

    * Rondo veya mutfak robotu ile fındığı ince olacak şekilde çekin.

     *Tepsiye mutlaka yağlı kağıt serin.

     *Kurabiyeler pişerken yayılıyorlar, bu nedenle tepsiye aralıklı olarak dizin.

     *200 derece fırında tam 12 dakika pişirin.

 
      UNSUZ FINDIK KURABİYESİ

     300 gram kavrulmuş kabuksuz fındık
     1 bardak şeker
     1 yumurta

     1- Kabuksuz fındığı rondo ya da mutfak robotu yardımıyla un haline getirin.

     2- İçine yumurta ve şekeri ilave edip yoğurun.

     3- Avucunuzun ortasına bilye kadar hamur alın ve iyice sıkıştırın. (Aksi halde dağılıyorlar.)

     4- Yağlı kağıt serilmiş tepsiye aralıklı olarak sıralayın.

     5-Önceden ısıtılmış 200 derece fırında tam 12 dakika pişirin.

     6-Tepside soğumasına izin verin. Soğuyan kurabiyelerinizi bir kavanoza alıp muhafaza edin.

    




19 Haziran 2012 Salı

ZEYTİNYAĞLI TAZE FASULYE




     Yaz aylarının en kolay yapılan, en hafif yemeklerinden biri taze fasulye. Sabırla mevsimini beklediğimizden olsa şu anda tadına doyamıyoruz. Pişirmesini bilmeyen var mı bilmiyorum ama ben bu bloğu bir arşiv gibi gördüğüm için tarifi yazmak istedim. Hem ne demişler "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varmış." İşte bu da benimki.


     ZEYTİNYAĞLI TAZE FASULYE

     1 kilo taze fasulye
     1 adet soğan
     2-3 adet orta boy domates
     1 diş sarımsak
     4 çorba kaşığı zeytinyağı
     1 tatlı kaşığı salça
     bi tutam toz şeker
     bi tutam tuz

     1- Fasulyeleri yıkayıp ayıklayın, tencereye alın. Soğanı yemeklik doğrayıp ekleyin.

     2- Domateslerin kabuklarını soyup küp doğrayın veya rendeleyin. Tencereye ilave edin.

     3- Salçayı 1 fincan su ile inceltip sebzelerin üzerine dökün.

     4- Yağı, tuzu, şekeri ekleyin. Tüm sebzeleri bir kez iyice karıştırın.

     5- Tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte fasulyeler yumuşayana kadar pişirin.

     6- Mümkünse oda sıcaklığına gelinceye kadar kapağını açmadan dinlendirin.

     *Yemeğinizin daha lezzetli olmasını isterseniz oda sıcaklığına gelene kadar ağzını açmadan dinlendirmelisiniz. Zeytinyağlı yemekler bir gece ay ışığı görürse güzelleşirmiş :))



TAZE KAYISILI KEK

   
     
      Bazı tarifler vardır ya elinizdeki malzemeye göre değişik kılıklara bürünür ve bambaşka bir lezzet oluverir. Ben böyle tariflere bayılırım. İşte benim bir kek tarifim var ki aynen böyle. Hamuru küçük bir tepsiye dökersen meyveli kek, büyük tepsiye dökersen bir tart havasında oluyor. Elmalısı, mürdüm eriklisi...
     Karaburun'dan bir arkadaşımın bahçesinden bir torba kayısı geldi. Ne yapacağımı düşünürken bizim süper kek aklıma geldi. Bir de kayısılısını denemek istedim, yine harika oldu. Fotoğrafını çekmeye fırsat bulamadan bittiği için bir kere daha yapmak zorunda kaldım:)) 

     TAZE KAYISILI KEK
    
     1 kase taze kayısı
     3 yumurta
     1 su bardağı toz şeker
     1 çay bardağı sıvı yağ
     yarım çay bardağı süt
     1 paket vanilya
     1 paket kabartma tozu
     bi fiske tuz
     2 su bardağından bir parmak eksik un
     1 avuç dövülmüş ceviz, fındık vs. (arzu edilirse)
     pudra şekeri (üstü için)
    

     1-  Fırınınızı 170 dereceye ayarlayıp çalıştırın.

     2- Un kabartma tozunu birlikte eleyin. Kayısıların çekirdeklerini çıkarın.

     3- Yumurta ve şekeri mikser ile çırpın. Sıvı yağ ve sütü ekleyip karıştırın.  

     4- Un, tuz ve vanilyayı karışıma ekleyip yedirin. (Bu aşamada istenirse ceviz, fındık vs.  eklenir.)

     3- Yağlanmış unlanmış kalıba dökün. (Ölçü büyük boy dikdörtgen cam tepsiye tam geliyor.)

     4-Üzerine dilim kesilmiş ya da ikiye bölünmüş kayısıları sıralayın.

     5- Fırında yaklaşık 40 dakika pişirin. Üzerine pudra şekeri serperek servis yapın.
   

18 Haziran 2012 Pazartesi

DENİZ FASULYESİ

     
     Dört beş yıl önce Urla pazarından alıp denediğim, çok beğendiğim ve o gün bu gündür vazgeçemediğim deniz fasulyesinin mevsimi geldi. Deniz fasulyesi tıpkı deniz börülcesi gibi deniz suyunun yaladığı kıyılarda yetişiyor.
     Deniz börülcesine göre ayıklaması daha kolay, tuzlu ve hafif ekşimsi bir tadı var. Bu nedenle sosu konmadan önce tadını kontrol etmekte yarar var. Suda haşlanıp zeytinyağı ve limon ilavesiyle salatası ya da yoğurtlu mezesi yapılıyor.
     Haşlandıktan sonra hemen soğuk suya tutarsanız rengi daha yeşil oluyor. Bana göre haşlandıktan sonra soğuk suya tutulan ot ya da sebzeler kendine has kokusundan ve lezzetinden bir miktarını yitiriyor. Bu yüzden ben genellikle görüntüden bir miktar fedakarlık edip bu basamağı atlıyorum. Tercih size kalmış. 
      Eğer bulabiliyorsanız mevsimi geçmeden bu güzel salatayı deneyin.


     DENİZ FASULYESİ SALATASI

     1 demet deniz fasulyesi
     1 diş sarımsak
      1 kahve fincanı sızma zeytinyağı
      yarım limon suyu

     1- Deniz fasulyelerini en ucundan başlayıp elinizle kırarak ayıklayın. Sert kısma gelince bırakın.

     2- Derin bir tencerede 2 litre suyu kaynatın.

     3- Kaynayan suya fasulyeleri atıp haşlayın. ( Çok kısa sürede haşlanıyor)

     4- Sarımsağı soyup ezin. Dövülmüş sarımsak, limon suyu ve zeytinyağını bir kasede çırpın.

     5- Servis tabağına aldığınız deniz fasulyesinin üzerine sosu döküp servis yapın.

      *(Genellikle tuz istemiyor. Tuzunu tadına bakarak ayarlayın.)




CACIK




        CACİKİ

    Bizim evde yaz aylarının vazgeçilmezidir cacık, dolaptan hemen hemen hiç eksik olmaz. Sıcaktan bunaldığınızda içine bir kaç parça buz atıp kaşıkladınız mı içinizin farahladığını hissedersiniz. Yaz sebzelerinin hemen hepsiyle de çok iyi anlaşır.                                                                                                                
      Cacık bizim milli mezemizdir. Her ne kadar komşu kardeşlerimiz süzme yoğurtlusunu caciki adıyla sunsa da cacık Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden biridir. Ana maddesi yoğurttur. En çok salatalıkla yapsak da semizotuyla, ince kıyılmış marulla yapılan çeşitleri de vardır.
      Cacığı yaparken kimi doğrar salatalığı, kimi rendeler. Rendelenen salatalıklar çabuk sulandığı için ben üşenmeyip minik minik doğrarım. Salatalık parçalarını çıtır çıtır yemeye bayılırım. Salatalıkların kabuklarını da soymam ki cacığın yeşil yeşil güzel bir rengi olsun.
     Bir de cacığa su konur mu konmaz mı mevzusu var. Tabii ki herkesin damak zevkine kalmış ama ben yoğurdum çok koyu değilse koymam. Bir miktar salatalıklar sulanıyor zaten, bir de buz ilave edeceksem suya hiç gerek kalmıyor.
   En çok dikkat edilmesi gereken konu içine koyulan sarımsak miktarı bana göre. Sarımsak çok şifalı, konulduğu yemeklere özel lezzet katan bir sebze fakat çok keskin bir aroması olduğu için dikkatli kullanılması  gerekiyor. Özellikle çiğ yenen meze ve salatalarda sarımsağın tadı diğer bütün tatları baskılayabiliyor. Bu nedenle ben çok küçük bir diş sarımsağı incecik rendeleyerek ya da ezerek ilave ediyorum.
     Eğer vaktim varsa ağzını kapatarak dolapta bir süre dinlendiriyorum ki tatlar kokular birbirine geçsin, soğusun. Soğusun ki afiyet olsun.
    
     CACIK

     3 orta boy salatalık
     1 diş sarımsak
     2 bardak yoğurt
     bi tutam tuz

     1-Salatalıkları minik minik doğrayın, yoğurtla karıştırın.

     2- Sarımsağı ezip yoğurda ilave edin. (Kıvamı  koyu ise biraz su ile açabilirsiniz.)

     3- Kaselere paylaştırıp içine bir iki parça buz atın.


     4- Üzerine kuru nane, zeytinyağı ya da incecik doğranmış dereotu ekleyebilirsiniz.
     


16 Haziran 2012 Cumartesi

TARÇINLI BARBUNYA

    
  
     Barbunyanın tazesi, yaz aylarında sofraların vazgeçilmezi, Yanında pilav ve salatayla güzel bir ana yemek ya da etin yanında sunulan bir zeytinyağlı tabağı olarak.
     Bizim evde de sevilirdi sevilmesine ama süperstar da değildi. Ta ki, iki-üç yıl önce İstanbul'da gittiğimiz bir mekanda tarçınlı barbunya pilakiyi tadana kadar. Eve döner dönmez ilk işim tarçınlı barbunyayı denemek oldu. Ufacık bir dokunuş bir yemeğin lezzetini bu kadar mı yükseğe taşır, inanılmaz. İşte o gün bu gündür, barbunya bizim sofraların starlarından biri oldu. (Özellikle de oğlumun.)
    Dün pazarda görünce dayanamayıp aldım ve bu gün hemen pişirip fotoğrafladım. Eğer hala bu tadı keşfetmediyseniz, hemen denemenizi tavsiye ederim. Yok benim damak tadıma uymaz diyorsanız tarçın koymadan uygulayın tarifi.

     
     TARÇINLI BARBUNYA

     1 kg barbunya
     1 kuru soğan
     2-3 domates
     4 çorba kaşığı zeytinyağı
     1 kesme şeker
     1 tarçın çubuğu veya 1 çay kaşığı toz tarçın
     1,5 su bardağı su
     bi tutam tuz

     1- Barbunyaları ayıklayıp yıkayın. Soğanı soyup yemeklik doğrayın. Domatesleri rendeleyin.

     2- Barbunyaları, soğanı, rendelenmiş domatesi tencereye alın.

     3- Zeytinyağı, tuzu, şekeri, çubuk tarçını ve suyu ilave edin.

     4- Kısık ateşte yaklaşık bir saat pişirin. Tarçın çubuğunu alıp tenceresinde soğumaya bırakın.

     5- Servis tabağına alın, kıyılmış maydanoz serpin ve servis yapın.






15 Haziran 2012 Cuma

KARNIYARIK

   
 
      HOŞ GELDİLER

    Bu günlerde pazarlar şenlendi. Tüm kış özlemle beklediğim sebzelerin tarlada yetişenleri tezgahlardaki yerini aldı. Biberler, patlıcanlar, salatalıklar, kabaklar, taze fasulyeler çıtır çıtır tazecik. Kendilerini nasıl da özlemişiz, hoş geldiniz  sofralarımıza.
     Babaannem yeni çıkan bir meyve ya da sebzeyi yerken "Yeni taam eski boğaz Allah bu aylara, bu günlere sağlıkla tekrar kavuştursun inşallah" diye dua eder ve sonra yerdi. Her meyveyi, sebzeyi pazarda devamlı görünce bu mutluluğu tatmak imkansız hale geldi. Hatta geçen gün kırklı yaşlarda olan bir arkadaşım bana patlıcanın mevsimini sordu. Daha gençlerde ise mevsimlik sebze-meyve kavramı artık yok.
     Ama ben hala bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünenlerdenim. Doğa insanın o mevsim neye ihtiyacı varsa ona göre veriyor hediyelerini. Buz gibi bir kış günü karpuza mı portakala mı daha çok ihtiyaç duyuyor bedeniniz? Ya da yaz sıcaklarında bir ayva mı yoksa şeftali mi ister canınız?
     Ben hala inatla pazarda yerlisi çıkmayan sebze ve meyveyi almayanlardanım. Bu gün ilk patlıcanı aldım,babaannemin duasını okuyup tadına bakmak üzere bir karnıyarık yaptım. Yanına da pilav ve cacık değmeyin keyfime.
     Karnıyarığın daha hafif olması için; yayvan bir tencereye 2-3 çorba kaşığı yağ ile patlıcanları koyuyorum. tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte patlıcanlar hafifçe yumuşayana kadar ara ara çeviriyorum. Yağ olarak da mutlaka zeytinyağı kullanıyorum. Ve yanına cacık da olmazsa olmazım...



     * Patlıcanları  tuzlu suda bekletirseniz acısı gider. Ben bu basamağı hep atlıyorum:))
 
    * Yemeğinizin hafif olmasını istiyorsanız patlıcanları fırında közleyerek de yapabilirsiniz.
 
    * Bana göre patlıcana en çok yakışan yağ zeytinyağı. İsterseniz çiçek yağı da kullanabilirsiniz.
 
    * Patlıcanı kızarttıktan sonra karnını yarın. Önce çizik atıp sonra kızartırsanız içine çok yağ çeker.
 
     * İsterseniz sarımsak kullanmayabilirsiniz.

     * İç harcını fazla hazırlayıp dondurabilirsiniz.

     * Karnıyarığı hazırladıktan sonra fırında da pişirebilirsiniz. Fırında daha güzel oluyor.


       KARNIYARIK  TARİFİ
     
     6 tane patlıcan                                            
     150-200 gr kıyma                                                                                             
     zeytinyağı veya ay çiçek yağı            
    1 tane soğan
     2 adet biber
     3-4 diş sarımsak
     1 tatlı kaşığı salça
     yarım demet maydanoz                                      
     bi tutam karabiber                                      
     bi tutam tuz

     1- Patlıcanları yıkayıp kuruladıktan sonra alacalı soyup kızartın ya da közleyin.

     2- Geniş bir tencereye sıralayın. Patlıcanların ortasına bıçakla uzunlamasına çizik atın.

     3- Soğanı yemeklik doğrayın. Maydanozları yıkayıp incecik kıyın.

     4- Kıyma ve soğanı bir tavaya alıp kıyma suyunu bırakıp çekene kadar kavurun.

     5- Domatesleri rendeleyip tavaya ekleyin. Domates eriyip sos haline geldiğinde ocaktan alın.

     6- Tuz, karabiber ve kıyılmış  maydanozu ilave edip karıştırın.

     7- Sarımsak dişlerini soyup dilimleyin, yemek harcına ekleyin.
     
     8- Patlıcanların kesik kısmına eşit olarak paylaştırın. Domates ve biber dilimleriyle süsleyin.

     7- Salçayı bir bardak su ile ezip patlıcanların üzerine gezdirin. Kısık ateşte 20-25 dakika pişirin.
     

14 Haziran 2012 Perşembe

LİMONATA YAPIMI

  
 
    Sıcakların bunalttığı şu günlerde, bir bardak buzlu limonata bizi inanılmaz mutlu edebilir. Hele o bardakta ev yapımı bir limonata varsa, alınan keyif bir kat daha artar.
   Bir dönem sadece evde yapılan, çok sevilen bir içecekti limonata. Sonra gazlı içecekler çıktı ve artık evlerde yapılmaz oldu. Son yıllarda gazlı içeceklerin yanında hazır limonatalar da market raflarında yerini aldı. Rafa uzanıp sepete atıvermek çok kolayınıza gelse de, bana göre ev yapımı bir limonatanın yerini hiç bir şey tutamaz. Özellikle çocuklarınız için; az şekerli bir limonata son derece faydalı bir içecek. Yapımı da bir o kadar kolay. Deneyin bana hak vereceksiniz.
    (Ben bu gün limonataya; arkadaşımın  Bodrum'dan getirdiği yaz portakallarının suyundan da ilave ettim. Rengi de kokusu da çok hoş oldu.)
 
    
     *Servisten önce bir kaç dal nane ekleyebilirsiniz. (Nane ile çok beklerse tadı acılaşır.)
 
     *Arzu ederseniz içine bir portakal kabuğu ve suyunu ilave edebilirsiniz.

     *Şeker miktarı oldukça yoğun oluyor. Buz ve su ilavesi ile damak tadınıza göre seyreltebilirsiniz.

     *Bir dilim yeşil elma ya da doğranmış meyve parçaları ilave ederek de servis yapabilirsiniz.

     *5-6 limon yaklaşık 1 bardak limon suyu veriyor. Limonlar susuzsa ilave limon kullanın.

   
      LİMONATA

     5-6 adet orta boy limon kabuğu
     1 su bardağı şeker
     1 su bardağı limon suyu
     5 su bardağı su

     1- Limon kabuklarını rendenin ince tarafıyla beyaz kısımlarını almadan rendeleyin.

     2- İçine bir bardak toz şeker ilave edin. Şeker ve limon kabuklarını karıştırın.

     3- Limon suyunu ilave edin ve mümkünse ağzı kapalı olarak bir gece buzdolabında bekletin.

     4- Su ekleyin ve şeker eriyinceye kadar karıştırın. İnce bir süzgü ya da tülbent yardımıyla süzün.
   
     5- Şeker miktarı fazla ise su ile seyreltin. Soğuk servis yapın.

13 Haziran 2012 Çarşamba

ÇİLEK REÇELİ


   
    Baharın nazlı meyvesi çilek, yavaş yavaş aramızdan ayrılıyor ve yerini yeni lezzetlere bırakıyor. Bana göre çileğin en güzel hali taze olarak tüketileni. Bu harika lezzetin ne kokusu, ne de dokusu reçele yansımıyor maalesef. Ama çocuklarım ve misafirlerim için az miktarda reçel yapıyorum.
     Bu kez, reçel yaptığım  çilekler, sevgili komşularım tarafından Dikili'den getirildi. Dalından yeni  kopmuştu ve tazecikti. İyi reçel yapmanın en önemli kuralı, meyvelerin taze, çürüksüz, iyi seçilmiş olmasıdır. Tabii ki, reçel de çok güzel oldu.

     * "Reçel yapmanın püf noktaları" adlı yazımda; "reçelin kıvamına nasıl bakılır?", "iyi reçel yapmak için dikkat edilecek noktalar nelerdir?" gibi konuları ayrıntısı ile yazdığım için tarifi kısaca veriyorum. Eğer ilk defa reçel yapacaksanız yazıyı okumanızı öneririm.

     * Reçelinizi kışa saklamak isterseniz, sıcak sıcak kavanozlara doldurun. Kavanozların kapaklarını sıkıca kapatıp ters çevirin ve bir gece bekletin. (Kapaklar daha önce hiç kullanılmamış olmalı. Soğuyan reçel kavanozlarını serin ve karanlık bir dolaba kaldırın. Tüketmek için açtığınız kavanozu buzdolabında saklayın.

     *Çilek, vişne gibi sulu meyvelerin reçeli sulu olur. Kıvamını koyulaştırmanın ve güzel bir renk almasının en güzel yolu  güneşte bekletmektir. (Geniş bir tepsiye döküp üzerini tülbentle örterek)


    ÇİLEK REÇELİ

     1 kilo çilek
     1 kilo şeker
     1 parça limon tuzu ya da limon suyu
     1 parça tereyağı

     1- Çilekleri yıkayıp süzdürün. Çok iri olanları ikiye bölebilirsiniz.

     2-Üzerine şekeri serpin, çilekler sulanıncaya kadar bekletin.

     3- Tencereyi ateşe koyun, içine küçük bir parça tereyağı atın ve orta ateşte kaynatın.

     4- Reçel kıvamını alınca, içine bir parça limon tuzu veya limon suyu atın.

     5- Bir-iki dakika daha kaynatıp kavanozlara doldurun.


12 Haziran 2012 Salı

TENCEREDE SOSLU TAVUK



      TEMBEL TAVUK

  Bizim çocukluğumuzda tavuk yemekleri bu kadar sık yapılmazdı. Çünkü tavuk pişirmek annelerimizi epey uğraştıran bir işti. Pazardan alınıp kestirilen tavuğun tüyleri yolunacak, tütsülenecek, içi yıkanıp temizlenecek ve konduğu tencerede saatlerce kaynayacak ki sofraya gelebilsin.
   Tütsüleme tavuğun üzerinde kalan küçük tüylerin yok olması için yapılan işlemdi. Ya ocağın alevinin üzerinde tavuğun derisi hafifçe yakılır ya da ispirto ile yapılırdı. Sonra içi çıkarılır ciğeri, taşlığı ziyan edilmez hepsi yıkanır ve ocağa konurdu.
    Tavuk piştimi o gün suyuna çorba ve pilav yapılırdı. Haşlanmış tavuk parçalanır ve yemek gibi yenirdi. Hiç bir sosa gerek kalmayacak kadar lezzetliydi çünkü. Ya da soğanlı domatesli yahnisi yapılırdı ve genellikle de misafir yemeğiydi. Günümüzde ise çabucak pişen ama lezzetsiz tavuklarımız var. Tavuk yemek istediğimizde annelerimiz gibi uğraşmadığımıza sevinelim mi, yoksa eski lezzetleri bulamadığımız için üzülelim mi kararı size bırakıyorum.
    Bu gün vereceğim tarif; canımın fazla mutfakta kalmak istemediği, tembel günlerimde yaptığım son derece kolay bir tavuk tarifi. Yapımı bu kadar pratik olmasına rağmen, oldukça lezzetli ve acil durumda kurtarıcı.

    *Ben tavuğun derisiz, kemiksiz kalça kısmını kullandım. (Göğüs kuru oluyor.)

    *Ben kendi kullandığım baharatları yazdım, siz istediğiniz baharatları kullanın.

    *Zeytinyağı tatların birbirine geçmesi için kullanıyorum, tavuğunuz yağlıysa kullanmayabilirsiniz.
 
 
     SOSLU TAVUK

     8 parça tavuk
     1 çay kaşığı toz kırmızı biber
     1 çay kaşığı tuz
     1 çorba kaşığı zeytinyağı
     bi tutam karabiber
     bi tutam toz kırmızı biber
     bi tutam köri
     bi tutam kekik

     1- Tavukları yıkayın, fazla suyunu mutfak havlusu yardımıyla alın.

     2- Tüm baharatları ve yağı tavuklara ekleyip iyice karıştırın. Tuzunu ekleyin.

     3- Etleri tencereye sıralayın, kısık ateşte tavuk suyunu bırakıp çekinceye kadar pişirin.


11 Haziran 2012 Pazartesi

YOĞURTLU PAZI

 
   
      Yaz sıcaklarının bastırmasıyla hafif tatlar arar olduk. Aslında bu gün vermek istediğim tarif yalnızca yaza özgü değil. Bizim evde yaz kış yapılan, hele balık varsa mutlaka sofrada olan bir salata-meze olan yoğurtlu pazı. Yıllar önce Milas'lı bir tanıdığımdan öğrenmiştim. Etin, balığın, tavuğun hepsinin yanına da gerçekten çok yakışıyor. Hafif tatlar arayanlara denemelerini tavsiye ediyorum.

      *Ben sosta toz kırmızı biber kullanıyorum. Bir tanıdığım isot hediye edince bu sefer de isot ile denedim. Bu şekilde de güzel oldu.


     YOĞURTLU PAZI
   
     1 demet pazı
     1 diş sarımsak
     Bir kase süzme yoğurt
     4-5 kaşık yoğurt
     Zeytinyağı
     Toz kırmızı biber ya da isot

     1- Yıkanmış pazıları hiç yağ ve su koymadan kendi suyunda kısık ateşte pişirin.

     2- Soğutup ince ince kıyın ve sarımsaklı yoğurtla karıştırın.

     3- Servis tabağına alın.Hafifçe ısıttığınız zeytinyağa toz kırmızı biber ilave edin.

     4- Pazının üzerine döküp servis yapın. Afiyet olsun.



10 Haziran 2012 Pazar

FIRINDA TAVUK (REFİKA BİRGÜL)

   
   
     KOMPLO TEORİSİ

     Mutfağa karşı hep ilgim olmasına rağmen, bir yıl öncesine kadar, evimde sadece bir kaç tane yemek kitabı vardı. Mutfakta yaptıklarımın çoğu denenmiş, aileden, arkadaşlardan yıllar içinde öğrendiklerimdi. Değişik yemek yarışmaları ve programlarıyla yemek yapmaya olan ilgi son yıllarda oldukça arttı. Ben de bu meraka kapılıp yemekle ilgili her yayını okumaya başladım. Ve bir çok kitabın içeriğinin benzer olduğunu gördüm. Burada derdim kimseyi eleştirmek değil, hepsinin büyük emeklerle yazıldığına da eminim. Bu konuda ahkam kesmeye ne eğitimim yeter, ne de okuduklarım. Sadece kişisel gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Okuduklarım içinde; Prof. Dr. Arman Kırım hocanın kitabı en farklı olandı bence. Yemek ile ilgili yazılarını topladığı 2 ciltlik bir kitap; adı "Hayatın Tarifi". Yemek pişirmenin tariften değil teknikten geçtiğini, tariflere bağlı kalındığında Türk mutfağının yeterince gelişemeyeceğini savunan sevgili hocamız yerden göğe kadar haklı bence de.
     Bu konuda beni en çok etkileyen kişilerden birisi de Refika Birgül oldu. Kimsenin düşünmediğini düşünen, yerel malzemelere sahip çıkan, onlarla yeni ve farklı denemeler  yapan biri sevgili Refika. Mahalle yufkacısından aldığı yufka ile suşi, güllaçla börek, kadayıfla mantı yapan; lezzetlerimize sahip çıkarken yeniliklere de kucak açan bir Donkişot kendisi.  ("Refika'nın mutfağı" ya da "mucize lezzetler" adlı  sitelerden tariflerini görebilirsiniz.)
     Yemek konusunda feyz aldığım daha pek çok başka şef ve üstatlarımız var. Zaman zaman verdikleri reçeteleri uyguluyorum. Onların kitaplarını, tariflerini görünce blog yazmak benim neyime diye düşünmüyor değilim. Sanırım bu bana sevgili kızımın bir komplosu.:))
     Bu gün sizinle Refika'nın Mutfağı'ndan denediğim bir tavuk tarifi paylaşmak istiyorum. Ben bir kaç küçük değişiklik yaptım. Nefis oldu. Denemenizi ısrarla tavsiye ederim. Teşekkürler Refika. :))


      FIRINDA TAVUK (REFİKA'NIN TAVUĞU)

     Sekiz parça tavuk but ya da baget
     1 tatlı kaşığı balsamik sirke
     2 diş sarımsak
     1 çay kaşığı dövülmüş kişniş
     1 çay kaşığı karabiber
     1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
     yarım limon kabuğu rendesi
     1 çay kaşığı tereyağı
     1 çorba kaşığı zeytinyağı
     1 çay kaşığı bal
     bi tutam kekik
     bi tutam tuz

     1- Tüm malzemeyi karıştırın.

     2- Tavukların derilerini kaldırarak altlarına, sonra da üstlerine karışımdan sürün.

     3- 180 derece fırında tavuklar altın gibi kızarana kadar pişirin.

    



9 Haziran 2012 Cumartesi

SODALI BÖREK (YALANCI SU BÖREĞİ)

 

     Bu böreği daha önce pek çok yerde yedim ama hiç yapmadım. Çok beğenerek yediğim bir börek değildi açıkçası. Ta ki sevgili komşum Figen Abla'da yiyene kadar. Görüntü sodalı börekti ama lezzet inanılmaz farklıydı. Hemen tarifini aldım ve denedim. O gün bu gündür sık sık yapıyorum ve biz bu böreği çok seviyoruz.:))

     *Kaç yufka kullanıyorsanız o kadar yumurta kullanın.

     *Yağsız beyaz peynir kullanın, aksi halde tadı ağır oluyor.

     *İsterseniz peynirle birlikte maydanoz da ilave edebilirsiniz.

     *İç malzeme olarak peynire ıspanak, pazı, ısırgan gibi otlar ilave edebilirsiniz.

     *Arzu ederseniz kıymalı olarak da bu böreği yapabilirsiniz.


     SODALI BÖREK

     4 yufka
     4 yumurta
     1 şişe soda
     yağsız beyaz peynir
     yarım çay bardağı yağ

     1- Yufkanın iki tanesini yağlanmış tepsiye büzüştürerek dizin.

     2-Peynirinizi eşit olarak dağıtın. Kalan yufkaları üzerine büzerek yerleştirin.
 
     3- Yumurtaları çukur bir kaseye kırın. İçine yağı ve sodayı döküp iyice çırpın.

     4- Böreği kare şeklinde kesin, sosu böreğin her yerine eşit olarak dökün.

     5- Üzerini kapatıp bir gece buzdolabında bekletin.

     6- Pişirmeden önce dolaptan alın, oda sıcaklığına gelmesini bekleyin.

     7- 180 derecede kızarıncaya kadar pişirin, sıcak servis yapın.



 

8 Haziran 2012 Cuma

ÇOBAN KAVURMA


     Dün akşam soframızda yer alan ana yemeğimizdir.

   
     ÇOBAN KAVURMA

     yarım kilo kuşbaşı et
     3 adet büyük soğan veya 15 adet arpacık soğan
     2 tane salçalık kırmızı biber
     1 tane yeşil biber
     1 paket mantar (400 gram)
     3-4 çorba kaşığı sıvı yağ
     bi tutam tuz
     bi tutam karabiber
     bi tutam kimyon
     bi tutam kekik

     1-Eti tencereye alın, kısık ateşte et yumuşayana kadar pişirin.(Et dana eti ise 2 kaşık yağ ekleyin)

     2- Soğanları iri parçalara bölün, arpacık soğan tercih ediyorsanız bütün kullanın.

     3- Mantarları akan su altında hızlıca yıkayıp dilimleyin.

     4- Biberleri iri parçalar halinde doğrayın.

     5- Vok tavada iki kaşık yağı kızdırın. Mantarlar suyunu bırakıp çekene kadar pişirin.

     6- Soğanları tavaya atın,harlı ocakta renkleri hafifçe sararıncaya kadar karıştırarak kavurun.

     7-Biberleri ekleyin, biberler hafifçe ölünceye kadar kavurmaya devam edin.

     8- Etleri ilave edin. Tuz ve baharatlarını ekleyin, beş dakika daha pişirin. Sıcak servis yapın.



7 Haziran 2012 Perşembe

BEZELYELİ ENGİNAR ÇANAĞI



   
     ANKARA'DAN OĞLUM GELDİ

     Bir okul döneminin de sonuna geldik. Okuma bayramları, yıl sonu gösterileri, kep törenleri derken bir de bakmışsınız yıllar geçiyor. Çocuklarımız farkında bile olmadan büyüyorlar ve evden bir sebeple ayrılıyorlar.
     Oğlum (Onur )'da üç yıl önce üniversiteyi  kazanınca evden ayrıldı ve Ankara'ya gitti. Dün son sınavına girdi, kısa bir süre için eve döndü. Ne zaman Ankara'dan birileri  gelse Grup Gündoğarken'in söylediği "Ankara'dan abim gelmiş, evde bir bayram havası, annem babam beni çok severmiş" nakaratı dilime takılır. Hakikaten de insanın çocukları eve gelince bir bayram havası oluyor.
     Ben de her annenin çocukları geldiğinde yaptığı gibi bugün O'nun sevdiği yemekleri  tatlı olarak da çok sevdiği tiramisu hazırladım. (Tarifi verip fotoğraflayamamıştım. Fotoğrafı da ekledim.) Bu arada eşim ve kızım iyi ki Onur geldi de yemek yiyebiliyoruz diye çok mutlular :))
   Menüde paçanga böreği, zeytinyağlı taze fasulye, bezelyeli enginar, mantarlı et sote, bizim evin yoğurtlu makarnası, mevsim salata ve tiramisu var.


     BEZELYELİ ENGİNAR ÇANAĞI

     6 tane enginar çanağı
     1 adet havuç
     1 adet patates
     1çay bardağı bezelye
     2 adet taze soğan veya 1 kuru soğan
     yarım limon suyu
     1 fincan su
     bir tutam tuz
     bir tutam şeker
     3-4 çorba kaşığı zeytinyağı
     dereotu

     1- Patates ve  havucu soyup küçük küpler halinde doğrayın.

     2- Patates, havuç ve bezelyeleri düdüklü tencereye alın, taze soğanları temizleyip doğrayın.

     3- Üzerlerine enginar çanaklarını kapatın. Zeytinyağı, tuz ve şekeri ekleyin.

     4- Yarım fincan su ve limon suyunu sebzelerin üzerine gezdirin. Düdüklüde 15 dakika pişirin.

     5-  Oda sıcaklığına gelen enginarları servis tabağına alıp sebzeleri içlerine paylaştırın.

     6- Üzerlerine ince kıyılmış dereotu serperek servis yapın.



5 Haziran 2012 Salı

ELMALI ISLAK KEK

     Yaz mevsimi başladı ve çilekler, erikler, dutlar, kirazlar mutfağımıza girdi. Tüm kış bol bol tükettiğimiz elma ve portakal meyveliğimde uzun süredir boynu bükük bekliyor. Bugün kalan elmaları değerlendirmek için kek yapmak istedim.
     Yağsız, incecik hafif bir kek. Bol elmalı olduğu için nemli ve yumuşacık bir dokusu var. Ben kahverengi şeker ve tam buğday unu kullanmayı tercih ettim. Beyaz şeker ve beyaz un da kullanabilirsiniz.

     *Vereceğim ölçüler küçük bir tepsi içindir. Eğer kalabalıksanız iki ölçü yapabilirsiniz.

    ELMALI ISLAK KEK
   
    2 yumurta
    yarım bardak toz şeker
    3 tane elma
    bir avuç dövülmüş ceviz
    1 bardak un
    bi tutam tarçın-vanilya
    1 paket kabartma tozu
     pudra şekeri (üstü için)

     1- Elmaları soyduktan sonra zar gibi ince ince doğrayın.

     2- Fırını 160 dereceye ayarlayıp çalıştırın.

     3- Yumurta ve şekeri çırpın. Cevizi, tarçını ilave edip karıştırın.

     4- Un, vanilya ve kabartma tozunu ekleyin. Koyu bir hamur elde edeceksiniz.

     5- Hamura elmaları ilave edip iyice karıştırın. Yağlanmış, unlanmış tepsiye dökün.

     6- Batırdığınız kürdan ya da bıçak temiz çıkana kadar pişirin.

     7- Kek oda sıcaklığına gelince üzerine pudra şekeri eleyip servis yapın.




4 Haziran 2012 Pazartesi

NOHUTLU YEŞİL MERCİMEK YEMEĞİ



     "Bu gün ne pişirsem?" sorusunu ara ara ben de soruyorum kendime. Henüz yaz sebzelerinin yerlileri çıkmadı ve bahar sebzelerinin bir çoğuna veda zamanı. Böyle zamanlar kendime bu soruyu en sık sorduğum zamanlar.
     Bu gün ne pişireceğimi düşünürken,  kilerimi düzenlerken bulduğum yarım paket yeşil mercimek geldi aklıma. Kimileri mercimeği sevmez (eşim gibi), kimisi çok sever. Bir dönem mercimekçi bir Ayşe teyzemiz vardı televizyonlarda. Mercimeğin et kadar protein içerdiğini anlatır ve tarifler verirdi. Çok popülerdi o dönem Ayşe Baysal ve mercimek. Zamanla bu popülerlik bitti ve zavallı mercimek bir çok evde yine pişmez oldu.
     Ben mercimeği hep sevdim, çocuklarım da. Bizim evin "kara şimşek" isimli yemeğidir kendisi. Sıcaklar bastırmadan hemen pişirmek istedim. Ben genellikle nohutlu yapıyorum ve yanında salata ve turşu ile nefis bir yemek oluyor. Bu babaannemin tarifi, dedem bu yemeğe "karı-koca aşı" derdi. Babaannem mercimeği, dedem ise nohutu daha çok severdi. İkisinin zevki bir tabakta buluştuğu için yemeğe bu ismi veriyordu herhalde dedem. Denemek isteyenler için tarifi aşağıda.

     NOHUTLU YEŞİL MERCİMEK

     Yarım kilo yeşil mercimek
     1 su bardağı haşlanmış nohut
     1 büyük soğan
     Bir çorba kaşığı salça
     Zeytinyağı
     Bi tutam tuz

     1- Mercimeği yıkayın ve ılık suda bir saat bekletin. Vaktiniz yoksa bu basamağı atlayın.
                                                                                                                                                   
     2- Soğanı küp küp doğrayın, zeytinyağında hafifçe sararana kadar kavurun.

     3-  Soğanlar hafif sararınca salçayı ilave edip bir iki çevirin.

     4-Mercimekleri ekleyin, mercimeklerin üzerini bir parmak geçecek kadar su ve tuzunu koyun.

     5- Kaynayınca nohutları ekleyin, ocağı kısıp kısık mercimekler yumuşayıncaya kadar pişirin.





    

2 Haziran 2012 Cumartesi

KARADUT ŞURUBU

    
     DUT AĞACI VE MUTLULUK

    Çocukluğumda yaz tatili demek, herkesin memleketine gitmesiydi. Biz de okullar kapanır kapanmaz, anneannemlerin ve babaannemlerin yaşadığı ilçeye giderdik. İkisi komşuydu ve ikisinin de bahçe duvarının dibinde dut ağaçları vardı. Anneannemlerin ağacı iri açık mor renkli, babaannemlerin iki ağacından biri beyaz, öteki kara duttu. Önce duvarın üzerine, oradan ağaca çıkıp yerdik dutları. Annemler de bu lezzeti kışa saklamak için, karadut reçeli ve şurubu yaparlardı. 
     Her dut mevsimi geldiğinde pazardan dut alsam bile, o tadı asla alamam. Yolculuk yaparken, bir dut ağacı görsem eşime durması için adeta yalvarırdım. Dut mevsiminde dalından bir kaç tane dut  yersem inanılmaz mutlu olurdum, ta ki dört yaz önceye kadar. Dört yıl önce  Urla'da bir yazlık satın alana kadar. Sitenin bahçesinde bilin bakalım ne ağacı vardı, tabii ki dut ağacı. Tıpkı anneannemlerin  bahçesindeki dut ağacı gibi iri iri dutlar veren bir ağaç. Ve arka komşumun bahçesinde de minik bir karadut ağacı.  Dut ağaçlarını gördüğümdeki mutluluğumu anlatamam.  :))))
     İşte şimdi tam karadut şurubu, karadut reçeli yapmanın tam zamanı. Eğer sizin de yakınınızda karadut ağacı varsa, ya da pazarda bulabiliyorsanız bu lezzeti saklama yolu reçel ya da şurup yapmak. "Karadut şurubu nasıl yapılır?"  diyorsanız işte tarifi.

     KARADUT ŞURUBU
 
     1 kilo karadut
     2 kilo şeker
     bir parça limon tuzu

     1- Dutları şekere yatırıp bir gece bekletin.

     2- Ağır ateşte koyulaşıncaya kadar kaynatın, köpüğünü alın.

     3- Limon tuzunu atıp bir taşım daha kaynatın. Ağzı kapalı olarak soğutun.

     4- Süzün, şişelere koyup serin bir yerde saklayın.

     5- İkram sırasında bardağa 1/3 oranında karadut şurubu koyun, üstüne su ekleyip karıştırın.


KEK YAPMANIN PÜF NOKTALARI



     Kek yapmak aslında kolaydır ama dikkat edilecek bazı püf noktaları vardır. İşte püf noktaları:

     *Kekinizde kullanacağınız yumurta, süt gibi malzemeleri dolaptan çıkarıp oda sıcaklığında kullanırsanız kekiniz daha güzel kabarır.

     *Unu kabartma tozu ile birlikte elerseniz kekinizin daha iyi  kabarmasını sağlamış olursunuz.

     *Şekerle yumurtayı ezilmiş yoğurt kıvamına gelinceye kadar çırparsanız iyi  kabarmış bir kek elde edersiniz.

     *Ununu ilave ettikten sonra çok fazla karıştırmayın, hamur sulanır ve çöker.

     *İçine kuru üzüm, ceviz vs. koyacaksanız bunları keke ilave etmeden önce bir iki kaşık un ile karıştırın.

     *Kek hamurunuzu yağlanmış, unlanmış bir kalıba dökerseniz çıkarmanız kolay olur. (Pişirme kağıdı serilmiş kalıba da dökebilirsiniz)

     *Fırının önceden ısıtılmış olması gerekir, kek yapmaya başlarken fırınınızı çalıştırın.

     *Hamuru kalıba döker dökmez bekletmeden fırına koyun.

     *Pişirme sırasında fırın kapağının sık sık açılması kekin çökmesine neden olur.

     *Kekin pişip pişmediğini kontrol etmek için bir kürdan ya da bıçak hamurun ortasına doğru batırılır, bıçak ya da kürdan temiz çıkıyorsa kek pişmiş demektir.

     *Fırından çıkardığımız kek kalıbını ıslak bir mutfak bezinin üzerinde beş-on dakika beklettikten sonra bir ızgara üzerine ya da kağıt serilmiş bir tabağa ters çevirerek çıkarın.

     *Kekleri sıcakken kesmeyin,soğumasını bekleyin. Dayanabilirseniz :))

     * Her fırın farklı olabiliyor ben keklerimi 150-160 derecede 35-40 dakika pişiriyorum.